Konvülziyon çeşitli nedenlerle bir grup beyin hücresinin, anormal ve aşırı elektriksel boşalması sonucu, ortaya çıkan bilinç değişikliği, anormal motor hareketler, duysal bozukluklar veya otonomik disfonksiyon şeklindeki belirti ve/veya bulgulardır. Akut konvülziyon (nöbet) çocukluk çağının en sık görülen nörolojik hastalığıdır. Akut konvülziyon nedenlerinden en önemlisi febril konvülziyonlardır (ateşli nöbetler) (FK). Toplumdaki sıklığı %3-4 olarak bildirilmektedir. Febril konvülziyon dışında metabolik dengesizlikler (kan şekeri düşüklüğü, kanda tuz, kalsiyum, magnezyum düşüklüğü), enfeksiyonlar (menenjit, ensefalit), travmalar, beyin kanamaları ve zedelenmeleri (subdural, epidural, subaraknoid kanamalar, difüz aksonal zedelenme), beyin damarlarındaki bozukluklar (inme, kanama, hipertansiyon), zehirlenmeler, metabolik hastalıklar (aminoasidüriler, üre siklus defektleri, organik asidemiler), ilaçlar, genetik hastalıklar nöbet ile başvuran bir çocukta düşünülmelidir (Tablo 1).
Tablo:1 Çocuklarda akut konvülziyon (nöbet ) nedenleri
Enfeksiyonlar |
Metabolik bozukluklar |
Travma |
Hipoksik iskemik olaylar |
Metabolik hastalıklar |
Vasküler nedenler |
Zehirlenmeler |
Febril konvülziyon |
Genetik hastalıklar |
Tümörler |
Epilepsi |
Nöbetler jeneralize (yaygın) veya fokal (tek bölgeden kaynaklanan) olabilir. Nöbetle başvuran bir hastanın değerlendirilmesinde doktor öncelikle hastanın vital bulgularının normal olduğundan ve nöbet aktivitesinin durmuş olduğundan emin olmalıdır. Ayrıntılı ve dikkatli alınmış bir öykü ve yapılan fizik muayene istenecek tetkiklere yol gösterir. Öyküde nöbetin gelişme şartları ve nöbet sırasındaki hareketleri, nöbetin fokal veya jeneralize olup olmadığı sorgulanmalıdır. Fokal nöbetler motor veya duyusal semptomlar içerebilir. Başın tek tarafa dönmesi, tek taraflı klonik aktivite, otomatizmalar (yalanma, çiğneme, çekiştirme gibi) nöbetin tek bölgeden olduğunu düşündürür. Fokal nöbetlerde neden olarak yapısal bir lezyon varlığı mutlaka düşünülmelidir. Nöbetin süresi, inkontinans, pos-iktal bulgular sorgulanmalıdır. Hastanın kullandığı ilaçlar, nörolojik gelişim öyküsü, ailede epilepsi öyküsü, ayırıcı tanıda yardımcı olabilir.
Lomber ponksiyon (bel suyu) (LP) afebril çocuklarda önerilmemektedir. Febril konvülziyon ön tanısı olan olgularda menenjit insidansı %2-5 oranında bildirilmiştir. Amerikan Pediatri Akademisi’nin 2011’de yayınladığı kılavuza göre FK’de LP endikasyonları aşağıdaki gibidir (2).
Fizik muayenede, ense sertliği, Kernig ve Brudzinski’s bulgusu gibi meninks irritasyon kanıtları olan, öyküde ya da muayenede menenjit ya da intrakraniyal enfeksiyon olabileceğini düşündürecek herhangi bir bulgusu olan her çocuğa,
6-12 ay arası FK geçirme yakınması ile başvurmuş, Haemophilus influenza type b (Hib) ya da Streptococcus pneumonia aşıları yapılmamış ya da aşılama şeması tamamlanmamış her çocuğa,
İlk komplike FK’de ve letarji devam ediyorsa,
Öncesinde antibiyotik kullanım öyküsü olan ve FK yakınması ile başvurmuş çocuklarda, 5 yaşından büyük ilk kez FK geçiriyorsa (ansefalit ve menenjit dışlamak için) klinik ve laboratuar bulguları ile değerlendirerek yapılabilir.
Ayrıca hastanın nöbet sonrası şuur durumu düzelmiyorsa veya menenjit veya ensefalitten şüpheleniliyorsa LP mutlaka düşünülmelidir. Görüntüleme öykü ve fizik muayene bulgularına göre yapılmalıdır. Basit FK’de görüntüleme gerekmemektedir. Ateşsiz nöbetlerde hastanın şuuru açılmıyorsa, fokal nörolojik bulguları varsa, travma öyküsü varsa veya hastanın kliniği kanamayı düşündürüyorsa, hastada malignite öyküsü varsa acil görüntüleme istenmelidir. Acil görüntüleme genellikle bilgisayarlı tomografi olarak yapılabilmektedir. Bu şartlar dışında görüntüleme tekniği olarak manyetik rezonans görüntüleme (MRG) çocuğun radyasyondan korunması ve tomografiye göre daha ayrıntılı olması nedeniyle tercih edilmelidir.
Ayırıcı tanıda katılma nöbetleri, senkop, distoni, migren, paroksismal vertigo, stereotipik hareketler, psikojen nöbetler düşünülmelidir.
Araştırmalarda tekrar riskini belirleyen en etkin tetkik elektroensefalografi (EEG)’dir. Tekrar riskini etkileyen diğer faktörler semptomatik etiyoloji, FK öyküsü, uyku nöbetleri, Todd paralizisi’dir .
Çocuklarda çok nadir durumlar dışında ilk nöbette tedavi önerilmemektedir. Hastanın nörolojik muayenesi normal, bilinen bir nörolojik hastalığı ve yapısal beyin anomalisi yoksa hasta antiepileptik başlanmadan takibe alınmalıdır.
Bebeklerde ve küçük çocuklarda ateşlenme ile birlikte ortaya çıkan nöbetlerdir. Nöbet sırasında çocuk genellikle etrafta olanlara ve söylenenlere cevapsız hale gelir. Kol ve bacaklarında kasılmalar ya da tamamen gevsek bir hal olabilir. Birçok ateşli nöbet bir-iki dakika sürer, ama birkaç saniye kadar kısa, ya da 15 dakika kadar uzun sürenleri de vardır. Havale, genellikle çocuğun ateşinin ilk gününde olur. Bazen ateşi dikkati çekmeyip ancak havale geçirdiğinde fark edilebilir.
Ateşli havale “sara” değildir.
Yaklaşık her 25 çocuktan biri en az 1 kez ateşli havale geçirir. Bunlardan da yaklaşık üçte birinde bu olay tekrarlar. Ateşli havale 6 ay ila 5 yas arası çocuklarda görülür. Ne kadar küçük yasta başlamışsa tekrarlama ihtimali o kadar fazladır.
İlk havaleyi 1-1,5 yastan önce geçiren, sık ateşlenen, ve ailesinde de ateşli havale geçirenler bulunan çocuklarda bu olayın tekrarlama ihtimali daha fazladır. Yine ateş yeni başlamışken veya fazla yüksek değilken nöbet geçirilmişse tekrarlama eğilimi gösterir.
Anne-babalar için korkutucu gözükse de birçok ateşli nöbet zararsızdır. Çocuğun nöbet sırasında düşerek yaralanması veya ağzındaki yiyecek ya da tükürükten dolayı nefes alamaması gibi olaylara, nadir de olsa, rastlanabilir. Bunları önlemek için aşağıda ilk yardım bilgileri verilmiştir.
Ateşli havalelerin beyinde hasara yol açtıkları gösterilmemiştir. Bu çocukların okul başarıları ve zeka test sonuçları havale geçirmeyen kardeşlerinden farklı değildir.
Ateşli havale geçirenlerin büyük çoğunluğunda (%90) sara gelişmez. Bu çocukların ancak pek azında ileride sara görülme ihtimali havale geçirmemiş çocuklara göre artmıştır. Sizin çocuğunuzun durumu konusunda doktorunuz bilgi verecektir.
Anne-baba sakin olmalı, çocuğu yan yatırmalı ve dikkatle gözlemelidir. Düşüp yaralanmasını önlemek için yere yatırmakta yarar vardır. Kollarını-bacaklarını tutmaya çalışmamalıdır. Ağzında bir cisim varsa yavaşça çıkarılmalıdır. Ağza kaşık vs.. sokulmaya çalışmamalıdır. Nöbet on dakikayı geçerse en yakın sağlık kurulusuna götürülmelidir. Nöbet geçtikten sonra da ateş nedenini araştırmak üzere çocuk hastalıkları uzmanına başvurmalıdır. Eğer çocukta uykulu hal, bas ağrısı, veya şiddetli kusma varsa acilen götürülmelidir.
Doktorunuz ateşli havale teşhisini koymadan önce nöbetlere yol açabilecek başka bir nedenin olup olmadığından emin olmak üzere bazı tetkikler yapabilir. Örneğin menenjitten şüpheleniyorsa belden yapılan bir iğne ile beyin-omurilik zarları arasındaki sıvıdan bir örnek alınıp incelenmesi gerekir. Çocuğunuzda ishal ve kusma varsa su kaybı da havaleye yol açmış olabilir. Buna benzer nedenlerle kan ve idrar tahlilleri yapılabilir.
Nöbet sadece ateşe bağlı ise genellikle çocuğunuzun hastaneye yatırılması gerekmeyecektir. Ancak uzun sürmüşse, ya da ateşe yol açan hastalık gerektiriyorsa yatırılabilir.
Ateşli hastalık sırasında ateş düşürücü ilaçlar verilmelidir. Bunun dışında bazen nöbet geçirmeyi önleyici ilaçların kullanılması gerekir. Bu ilaçlar iki gruba ayrılır: sadece ateşli dönemde kullanılanlar, ve sürekli kullanılanlar. Böyle bir önleyici tedavinin gerekip gerekmediği, ve gerekiyorsa kullanılacak ilacin seçimi doktorunuzla görüşmenizde belirlenecektir.
Febril konvülziyon; 1 aydan büyük çocuklarda görülen SSS enfeksiyonu, akut elektrolit bozukluğu ya da zehirlenme gibi tanımlanmış bir neden ve öncesinde afebril konvülziyon öyküsü olmadan ateşle birlikte ortaya çıkan nöbetlerdir. Febril konvulziyon basit ve komplike FK olmak üzere iki gruba ayrılır. Basit FK; 15 dakikadan kısa süren, 24 saat içinde tekrarlamayan jeneralize (tüm vücudu tutan) tipte nöbet olarak tanımlanır. Konvülziyonun 10-15 dakika ve daha uzun sürmesi, nöbetin fokal (vücudun tek tarafını tutması) olması ve aynı hastalık süresince birden fazla görülmesi komplike FK kriterlerdir. Febril konvülziyonların %70’i basit FK’dir. Konvülziyon, çocukların yarısında ateşli hastalığın ilk gününde hatta ilk 1-2 saat içinde görülür. Olguların üçte birinde konvülziyon hastalığın ilk belirtisi olarak karşımıza çıkabilir. Konvülziyonun, ateş yükseldikten 24 saat sonra görülmesi nadirdir. Genel olarak FK’nin görülme sıklığı % 3-8 olarak bildirilmektedir. Türkiye’den yapılan epidemiyolojik çalışmalarda da benzer sonuçlar elde edilmiştir.
En sık görülme yaşı 6 ay-3 yaş arası olup 18. ayda pik yapmaktadır. Çocukların %50’inde ilk nöbet 12-30 aylar arasında görülür. Yaklaşık olarak %6-15’i, dört yaşından sonra da devam eder ve altı yaşından sonra başlaması nadirdir. Erkek çocuklarda, kızlara oranla daha sık görülür. Erkek/ kız oranı 1:1 -1,7:1 gibi değişik oranlarda bildirilmektedir. Anne ya da babasında FK öyküsü olan çocuklarda genel popülasyona göre 4 kat sık olduğu bildirilmektedir. Febril konvülziyon geçiren olguların ateş yüksekliği nedenleri; üst solunum yolu enfeksiyonları (ÜSYE), akut otitis media, idrar yolu enfeksiyonu gibi nedenler olabilir. Diğer enfeksiyonların aksine gastroenteritte ise FK insidansı düşük olduğu bildirilmiştir. Etiyolojik ajan %80 oranında virüslerdir. Özellikle HHV-6 ve HHV-7 enfeksiyonlarının FK ile ilişkili olduğu bildirilmiştir. Febril konvülziyon yaklaşık %60-70 oranında tek nöbet olarak karşımıza çıkar. Hastaların %30-40’ında tekrarlayabilir. Sadece %10’unda 3 ve daha fazla nöbet görülür.
Epilepsi tüm yaştan insanları etkileyen nörolojik bir bozukluktur; bununla birlikte, nöbetlerin sıklığı genç çocuklarda (tüm çocukların yüzde dördünde görüldüğü tahmin edilmektedir) yetişkinlerden daha fazladır. Gelişmekte olan beynin nöbetlere yetişkin beyninden neden daha yatkın olduğu bilinmemektedir. Tekrarlayan şekilde görüldüklerinde ve uyarılmadıklarında, bir çocuğun epilepsisi olduğu söylenir.
Çoğu vakada epilepsinin özel bir ani sebebi yoktur. Bazı bireylerde doğumdan beri var olan küçük beyin hasarı ya da nöbet geçirmeye kalıtımsal bir yatkınlık olabilir. Bazen erken yaşta kafa travması ya da beyin enfeksiyonu (menenjit ya da ensefalit) beyinde skar benzeri bir doku oluşturur ve nöbetlere sebep olabilir.
Nöbetler, garip hisler, davranış veya duygularda değişiklikler, kas kasılmaları, konvülziyon ya da ani farkındalık ya da bilinç kaybı gibi geniş çeşitlilikte semptomlara sebep olabilir. Çocuklarda inatçı epilepsi olduğunda, nöbet sırasında fiziksel hasar, antiepileptiklerin yan etkileri, aile hayatının bozulması, öğrenme ve dikkat bozukluğu riskleri artmıştır. Bu sebeplerin herhangi biri ya da hepsi, yaşam kalitesi ve ilerideki gelişim hakkındaki endişelerle birlikte, aileyi cerrahi düşünmeye yönlendirebilir.
Elektroensefalogramlar (EEG), video-EEG telemetri (vEEG), bilgisayarlı tomografi (CT), manyetik rezonans görüntüleme (MRI), pozitron emisyon tomografi (PET) ve tek foton-emisyon bilgisayarlı tomografi (SPECT) gibi tanısal teknikler, cerrahi için hedef olabilecek epilepsi ile ilişkili yapısal problemleri ve anormallikleri görmek ve değerlendirmek için kullanılmaktadır. Nöropsikolojik test, fonksiyonel manyetik rezonans görüntüleme (fMRI) ve WADA testi gibi fonksiyonel testler, beynin hayati bölgelerini tanımlamak ve epileptik kısmın çıkarılmasıyla ilişkili riskleri kısıtlamak için cerrahi öncesinde kullanılabilir.
Epilepsili çoğu çocuk, ilaçla iyi kontrol altındadır ve az kısıtlılık ile normal olarak gelişebilir. Bununla birlikte, bazı çocuklarda şiddetli antiepileptik tedaviye rağmen kontrolsüz nöbetler ve inatçı epilepsi görülebilir. Bu çocuklarda epilepsi cerrahisi ya da beyin dokusundaki “epileptik bölgenin” cerrahi olarak çıkarılması sıklıkla düşünülür. Geçmişte epilepsi için cerrahi tedavi ancak uzun süreli nöbetlerden ve çoklu ilaç denemelerinden sonra düşünülürken, inatçı epilepsi gelişecek olan bireyler şimdi daha erken tanımlanabilmektedir. Bir çocuk iki ya da üç antiepileptik ilaca yanıt vermediyse cerrahi değerlendirme sıklıkla düşünülecektir. Epilepsiyi cerrahi olarak erken yaşta tedavi etmenin daha iyi hayat kalitesi sağlayabileceğine ilişkin kanıtlar artmaktadır.
Epilepsinin, sebeplere, yaygınlığa ve etkilere göre ayrılan bir çok değişik tipi vardır. Bunlar arasında, iki esas epilepsi tipi vardır: nöbetlerin tüm beyni etkilediği jeneralize (genel) epilepsi ve nöbetlerin beynin belirli bir kısmında başladığı parsiyel ya da fokal (bölgesel) epilepsi.
Jeneralize epilepsilerde beyinde nöbetlerin kaynaklandığı tanımlanmış bir alan yoktur. Jeneralize epilepsilerin iki çeşidi vardır:
Beynin nöbetler arasında normal olarak davrandığı ve nöbetlerin sebebinin bilinmediği idyopatik; ve
Nöbetlere katkıda bulunan açık bir yapısal anomalinin olduğu semptomatik.
Jeneralize epilepsinin sebep olduğu epilepsiler şunları içerir: Absans ya da petit mal nöbetler: Bu nöbetler farkındalıkta bir kaç saniye süren ve kişinin donuk bakmasına ya da göz kapağı veya yüz kaslarında seyirmeler olmasına sebep olan kısa bir ara ile karakterizedir. Günde yüzlerce kere görülebilen bu nöbetler, yaygın olarak iki yaşından önce başlar ve çocukluktan sonra biter.
Tonik-klonik ya da grand mal nöbetler: Bu nöbetler ani ve tam bilinç kaybı ve ritmik sarsılma (klonik faz olarak adlandırılır) başlamadan önce kollarda ve bacaklarda kişinin düşmesine sebep olan bir sertleşme (tonik faz olarak adlandırılır) ile karakterizedir. Nöbet durmazsa status epileptikus nöbeti olabilir. Bu kontrolsüz nöbet beyin hasarı ya da ölümü önlemek için acil tıbbi dikkat gerektirir.
Tonik nöbetler: Bu nöbetler tonik-klonik nöbetlere benzer, ama klonik fazın ritmik sarsılması ile devam etmez.
Myoklonik nöbetler: Bu jeneralize nöbetler, bilinç kaybı olmadan, vücudun herhangi bir kısmında çok kısa süreli, yıldırım gibi sarsılmaları içerir.
Atonik nöbetler: Bu nöbetleri yaşayan insanlarda kas tonusunda, bazen önce kafa olmak üzere, yere düşmeye sebep olan, ani bir kayıp olur.
Parsiyel (fokal) epilepsi beyin yarım kürelerinin en gelişmiş kısmının bir bölgesinden başlayan nöbetleri kapsar. Nöbetler bazen sınırlı olabilirken, yayılarak jeneralize nöbete de dönüşebilir. Bu epilepsilerin sebep olduğu, yayılıp jeneralize olabilen nöbetler şunlardır:
Kompleks parsiyel nöbetler (psikomotor ataklar): Bu nöbetler sıklıkla, korku hissi, kötü bir koku ya da algıda değişiklik gibi bir aura ya da nörolojik uyarı ile başlar. Auradan sonra, bilinç değişebilir; konuşma durabilir ve kişi çiğneme, yutma, ellerini durmadan kımıldatma gibi otomatik tekrarlayıcı hareketler ya da bir yerden bir yere amaçsız hareket sergileyebilir.
Basit parsiyel nöbetler: Bu nöbetler tipik olarak beynin motor veya duyusal alanlarını etkiler, el veya yüz kaslarında sarsıcı hareketlere ya da parlayan ışıklar veya uğultulu bir ses gibi semptomlara sebep olur, ama bilinçte değişiklik olmaz.
Epilepsi;beyinde anormal elektriksel aktiviteden kaynaklanan tekrarlayan spontan nöbetlerin görülmesi olarak tanımlanır. Toplumda 100 kişiden birinde görülen sık rastlanan bir durumdur. Epilepsi tanısı için birbirinden farklı zamanlarda klinik olarak en az iki atak meydana gelmesi gerekmektedir.
Aynı gün -24 saat içinde- geçirilen tüm ateşsiz havaleler ‘tek nöbet’ olarak kabul edilmektedir.
Çocuklarda çeşitli nedenlerle ortaya çıkabilmekte yenidoğan döneminden itibaren her yaşta farklı klinik şekillerde kendini gösterebilmektedir. Bazı nöbet tipleri (özellikle dalma, boş bakma) aileler tarafından farkedilememekte hekime başvuru ve tanıda gecikmelere , çocuğun algılama ve anlama kapasitesinde düşmeye yol açmaktadır. Süt çocuklarında ise durup dururken öne doğru veya arkaya doğru kapanma şeklinde bir hareket ağır bir epilepsi türü olan West sendromuna işaret etmektedir.
Ergenlik dönemi kız çocuklarında özellikle sabah saatlerinde ortaya çıkan kollarda ani sıçrama ile elindekileri düşürme sakarlık ve beceriksizlik zannedilebilmektedir.
Epilepsi tanısında Elektroensefalografi (EEG) tanıda yardımcı bir tetkikdir. Tedavi esnasında belli aralıklarla EEG değerlendirmesi yapılması gerekir. Epilepsi tedavisi uzun süreli olup en az iki yıl süreyle bazı durumlarda ise beş yıl veya ömür boyu her gün ilaç alınmasını gerektirmektedir. Bu nedenle aile ile işbirliği ve kooperasyon sağlanması tedavide başarının temel anahtarıdır.
Çocukluk çağı epilepsilerinin %30’u tedaviye dirençlidir. Bu grupta ilaç tedavisi yanısıra uygun hastalarda epilepsi cerrahisi ve vagal sinir stimülasyonu (beyin pili) , ketojenik diyet diğer tedavi seçenekleridir.
Çocukluk çağında da baş ağrısı, çocukların yaşam kalitesini etkileyen yakınmalardan birisidir. Baş ağrıları, çocukluk çağı boyunca yaşla birlikte ilerlemektedir. Çocuklarda migren tanısı yerine çoğu kez sinuzit gibi üst solunum yolu enfeksiyonları düşünülmekte ve gereksiz antibiyoterapi uygulanmaktadır. Migren çocuğun okul devamını bozmakta ve sınav dönemlerinde ortaya çıkarak akademik başarısını etkilemektedir. Oysa ki günlük davranışsal düzenlemeler ve spor ile bu hastaların baş ağrısı sıklığı azaltılabilmektedir. Bu önlemler ile yakınmaları devam edenlere ise koruyucu tedaviler önerilmektedir.
Mutlaka yapılması gereken tetkik yoktur. Öykü ve muayene ile değerlendirme sonrasında gerekiyorsa tetkikler yapılmalıdır. Beyin tomografisi, beyin manyetik rezonans görüntüleme, elektroensefalografi ikincil neden şüphelenilen hastalarda yapılmalıdır. Küçük yaşlardaki çocuklara (genelde önerilen 5 yaş altı) beyin görüntüleme yöntemi yapılması şarttır. Ailenin çok endişe etmesi de bu tetkiklerin yapılması için bir neden olabilir. Klinik olarak ateş, öksürük, burun akıntısı gibi ani başlayan veya alevlenen sinüzit bulguları olmayan hastalarda sinüzit filminin çekilmesine gerek yoktur. Göz sorunlar, genel olarak yakın görmede sorunlar, göz tansiyonu gibi durumlar devamlı veya tekrarlayıcı baş ağrılarına neden olabilir. Başağrısı olan çocuklarda göz muayenesi şart olmamakla birlikte çocuklarda göz ve görme sorunları her zaman kolay fark edilemeyeceğinden, başağrısı nedeni ile hastaneye götürülmesi göz muayenesinden geçmesi için bir fırsat olarak değerlendirilebilir.
Bu sorunun yanıtını hem erişkinlerde hem de çocuklarda altta yatan ikincil nedene bağlı başağrısı olmadığından emin olunduktan sonra ve izlem sonucu vermek gerekir. Sadece psikolojik nedene bağlı başağrıları (depresyon, kaygı bozukluğu gibi nedenler sonucu) olabilir. Sıklıkla görülen ise birincil başağrıları olanlarda ek olarak bu tip rahatsızlıkların veya bazı kişilik özelliklerinin varlığıdır. Çocuklarda okul sorunları, aile sorunları başağrıları ile birlikte görülebilir. Bunlardan hangisinin başağrısına neden olduğu ancak uzman doktorlar tarafından belirlenebilir. Bu konuda çocuk nörolojisi uzmanı, çocuk psikiyatristleri, aile, çocuk ve öğretmen işbirliği gerekli olabilir.
Çocuk nörolojisi uzmanı tarafından görülerek altta yatan bir nedene bağlı olmayan birincil başağrısı düşünülen çocukda, buna neden olan durum (migren, gerilim başağrısı gibi) söylenebilir veya izlem sonucu ortaya konabilir. Bazı hastalarda farklı tiplerdeki birincil başağrıları birlikte olabilir. Çocuğunuzun başağrısı olduğunda yazacağınız bilgiler (başağrısı güncesi) tanıda, izlemde, tedavinin değerlendirilmesinde son derece önemlidir. Güncede tarih, ağrıyı başlatan şey, ağrının geliş zamanı, tipi, nerede olduğu, şiddeti, süresi, nasıl geçtiği ve okulunu, ders veya aktivitelerini engelleyip engellemediği, ağrı kesici kullanıp kullanmadığı gibi bilgiler yer almalıdır. Ağrıyı başlatan nedenlerin belirlenmesi son derece önemlidir. Başağrısı olduğu zaman çocuğunuza kendini nasıl hissettiğini anlatan resim çizmesini de isteyebilirsiniz. Bu bilgileri de değerlendiren doktorunuz size neler yapmanız gerektiği konusunda yardımcı olacaktır.
Serebral palsi (SP) beynin bir grup nörolojik bozukluklarını içeren geniş bir terimdir. Haya boyu süren bir durumdur ki beyin ve kaslar arasındaki iletişimi etkileyerek vücudun hareket ve duruşunda kalıcı bir eşgüdüm bozukluğuna yol açar. SP, beyinde oksijen açığına yol açan bir olayın sonucu olabilir. Halk arasında doğuştan beyin felci olarak da bilinir. Serebral palsi gelişmekte olan bebek beyninin hasarlanması sonucu ortaya çıkar.
Birçok SP vakasının nedeni bilinememektedir. Ne zaman ki motor işlevleri düzenleyen beyin alanlarının gelişiminde bir anormallik veya hasar gelişir, o zaman bu bozukluk meydana gelir. Yaklaşık her 1000 canlı doğumun 2 – 3’ünde meydana gelir. Risk faktörleri aşağıdaki gibidir:
Prematürite.
Çok düşük doğum ağırlığı (Özellikle 1000 gramın altındaki bebekler).
Virüsler.
Hamilelik sırasında ilaç veya madde bağımlılığı.
Enfeksiyon.
Beyin kanaması.
Travma.
Travay veya doğum sırasında meydana gelen komplikasyonlar.
SP’nin temel bulguları aşağıda belirtilmiştir. Buna rağmen, her çocuk farklı semptomlar gösterebilir. Çocuğun kollar ve ayaklarında kas gücü kaybı, zayıf motor hakimiyeti veya spastisite olarak bilinen katılığı olabilir. Asılmış bacaklar veya sıkılmış yumruk şeklinde kas katılığı da görülebilir. Serebral palsi genellikli aşağıda belirtilen çocuğun sahip olduğu motor işlevlerin türüne gore sınıflandırılır.
Riskli bebeklerde bulgular yaşamın ilk bir kaç ayında başını tutamama, görme ve işitme sorunları ile şeklinde ortaya çıkar. Serebral palsi tanısı için hastalığa özgün MR bulguları, hastanın öyküsü ve muayene bulguları yeterlidir. Serebral palsili çocuklarda epilepsi, kas katılığı ve mental sorunlar daha sık görülmektedir.
SP’li çocukların aşağıda belirtilen ek sorunları olabilir:
Nöbetler.
Görme, duyma ve konuşma bozuklukları.
Öğrenme güçlüğü ve davranış bozuklukları.
Mental retardasyon.
Solunum bozuklukları
Mesane ve bağırsak bozuklukları.
Skolyozu içeren kemik anormallikleri (lateral (yan), sırt kemiklerindeki kurvatür veya dönme kişiye tek bir tarafa yatıyormuş görünümü verir).
SP’li bebekler, dönme, oturma, emekleme veya yürüme gibi gelişimsel kilometre taşlarına erişimde sıklıkla yavaştırlar. Erken infantta normalde kaybolması gereken reflekslere sahip olabilirler. SP’nin semptomları diğer durumları andırabilir. Tanı için her zaman çocuk doktorunuza danışınız.
SP’nin, hayat boyu süren düzeltilemeyen bir durum olmasından dolayı, tedavisi, deformiteleri engellemek veya en aza indirmeyi ve evde ve topluluk içinde kapasitesini artırmaya odaklanmıştır. Yapıcı destekler çocuğun kendine olan özsaygısını güçlendirmek için cesaretlendirecek ve en mümkün olan bağımsız şekilde yaşamasına katkıda bulunacaktır.
Bu durumun tam olarak hemen doğumdan sonar meydana geldiği anlaşılamamıştır ancak çocuğun büyüme ve gelişme döneminde de ortaya çıkabilir.
Çocuk nörolojisi 0-18 yaş arası çocukların beyin, kas, omurilik ve sinir sistemini ilgilendiren hastalıkların teşhis ve tedavisiyle uğraşan bir bilim dalıdır. “Pediatrik nöroloji” veya “Gelişim nörolojisi” olarak da bilinir. Konusu olan hastalıklar, ağır beyin hasarlarından, geçici felçlere, iyi veya kötü seyirli epilepsilerden basit bayılmalara, otistik şikayetlerden, davranış bozukluklarına, kas hastalıklarından sinir yaralanmalarına kadar geniş bir yelpazede yayılır.
Hastaların rahatsızlıklarının ele alınmasında atılması gereken ilk adım, klinik değerlendirmedir. Öncelikle birinci ağızdan ve çocukların yakınlarından rahatsızlığın seyri ve hikayesinin dinlenir bundan sonra da çocuk muayene edilir. Bu ilk klinik izlenimler, genellikle, birçok hastalık için tanıya götüren bilgileri ortaya çıkarır.
Hastaların nörolojik sorunlarının ele alınmasında akla hep bazı ileri tetkikler (MRI ve EEG gibi) gelse de klinik değerlendirmenin çok belirleyici bir rolü vardır. Zaman zaman hastaların testlerinden çıkan kimi yanıltıcı sonuçlar, hastanın rahatsızlığı ile ilgili basit klinik saptamalarla önemsiz kılınır.
Çocuk nörolojisi hastalarının beyin ve sinir sistemini ilgilendiren rahatsızlıkları çok çeşitlidir. Bunların içinde muayenehane şartlarında yardımcı olmaya çalıştığımız önemli başvurular şunlardır:
Yaşa uygun nörolojik gelişim sorunları:
Şuur değişikliği veya tekrarlayan ataklar şeklinde seyreden durumlar:
Doğum döneminde veya gebelikte gelişen sorunlar:
Güçsüzlük ve dengesizlik:
Görüntüleme (MRI, BT, US) ile saptanan durumlar:
Hareket bozuklukları
Davranış bozuklukları:
Bunlar daha çok psikiyatrik konular olmakla beraber ek sorun olarak görülebilir.
Genetik veya metabolik sorunlar:
Çocuk Nörolojisi Muayenesinde Değerlendirilen Özellikler:
EEG, beyin dalgaları aktivitesinin elektriksel yöntemle izlenmesini ölçen bir yöntemdir. Hastaya elektrik akımı verilmediğinden ağrı ya da acı hissedilmez. Tıbbi olarak elektroensefalogram (EEG) diye adlandırılır. EEG’de çekim küçük elektrotların saçlı deriye yerleştirilmesiyle yani “pasta” denilen iletken bir madde aracılığı ile yapıştırılmasıyla olur. Bu elektrotların ikisi arasındaki elektriksel potansiyel değişiklikleri bilgisayara kayıt edilir ve sonuç uzman tarafından yorumlanarak, hastaya gerekli bilgi verilir. Elde edilen kaydın incelenmesinde, normale oranla sapmalar bulunmasına dayanılarak, beynin birçok çalışma bozukluğu (sara vb.) teşhis edilebilir.
Epilepside EEG nin amacı tanının desteklenmesi, sınıflanması, fokal beyin lezyonunun araştırılması ve epilepsi hastalarının izlenmesidir.
EEG kullanımları:
Çekim sırasında hastaların tok, ve gevşek bir halde olması gerekir. Yine çekim sırasında üç dakikalık hiperventilasyon (hızlı ve derin nefes alıp verme) yaptırılmalı, fotik uyarı (belli süre ve aralıklarla parlak ışık) verilebilir. Gerekli hallerde uyku, uzun uykusuzluk ve diğer aktivasyon yöntemleri uygulanabilir. Çekime gelmeden önce saçın bir gün önceden temizlenmesi gereklidir. Çocuklarda çekim genellikle uykuda yapılmaktadır. Uyku EEG’si çekimi için, çocuğun uykusuz kalması gerekebilir , bu nedenle çocuğun geç yatırılıp erken kaldırılması önerilir. Ayrıca bunun için çekim öncesi doktor tarafından uygun ilaç verilebilir.
EEG çekiminden bir gece önce çocuk uykusuz bırakılır. Bunu sebebi ise çekim sırasında çocuğun yarım saat kadar uyumasının istenmesidir. Saçının temiz olmasında fayda vardır. EEG voltajları çok düşük olduğundan jöle, kir/yağ gibi bazı maddeler kayıt kalitesini çok etkiler.
Uykuyu sağlamanın olmazsa olmaz koşulu, genellikle, çocuğun iyice uykusuz bırakılmasıdır. Buna rağmen uyuyamayan çocuklara ‘chloral hidrat’ gibi ilaçlar verilerek uyku sağlanabilir. Fakat bazen yine de çocukların uyutulması mümkün olmayabilir. Çoğu zaman uzun bir uyanıklık kaydı da yeterli bilgi sağlar. Ama kimi durumlarda EEG’nin yeniden yapılması gerekebilir
Çocukların gelişim özellikleri birbirinden bir miktar farklı olabilir. Burada verilen bilgiler, çoğunluğu yansıtmaktadır. Sizin çocuğunuzdaki gözlemleriniz burada verilenlerden farklı ise bu normal olabilir: çocuk hekiminize danışarak gözlemlerinizi ve düşüncelerinizi anlatınız, bilgi alınız.
Çocuğunuz kendi yaş grubundan daha ileri yaşın işlevlerini yapıyor olabilir. Ancak yaşına uygun olanları yapamıyorsa doktorunuza danışınız.
Bebeğiniz zamanından erken (prematüre) doğduysa iki yaşına gelene kadar erken doğduğu süreyi yaşından çıkararak izleyiniz. Örneğin 1 ay erken doğduysa ve şu anda beş aylıksa 4 aylık bebeğin gelişimine bakınız.
Beyin gelişimi yapısal-kalıtsal özelliklere ve ayrıca çevresel etkenlere, çocuğun yaptığı etkinliklere bağlıdır. Beyinde işletilen, kullanılan hücreler ve bağlantılar kuvvetlenirken kullanılmayanlar da küçülür, hatta yok olurlar: bu “kullan ya da kaybet” ilkesi olarak özetlenebilir.
Bu nedenle bebekler ve küçük çocuklarla ilgilenen her kişi onların beyninin gelişiminde kalıcı etkiler bırakır. Çocukların erişkinlerle ilişkileri, iletişimleri onların beyin gelişimini etkiler.
Bu etkiler olumlu ya da olumsuz olabilir.
Çocuğunuzun gelişimini olumlu etkilemek istiyorsanız:
Gelişim dönemi özelliklerini fark ettiğinizi göstermek ve ona katılmak çocuğunuzu yüreklendirecek, coşkulandıracaktır.
Çocuk yetiştirmek mutlu, eğlenceli, büyüleyici bir uğraştır: TADINI ÇIKARIN!
Nöbetlerin %70-80 i 5 dakika içinde kendiliğinden durmaktadır. Nöbet esnasında yapılacak yanlış bir müdahale çocuğun hayatını tehdit edebilir. Nöbette yapılacak doğru hareket hastayı hemen sağ veya sol yanına yan yatırmak, başının altına yumuşak bir şey koymak, boynunda sıkı bir şey ( kravat, atkı gibi) varsa gevşetmek ve beklemektir. Ağzına parmak, kaşık sokmak sakıncalıdır. Nöbet 5 dakikadan uzun sürüyorsa, nöbetle birlikte siyanoz varsa ( rengin maviye veya griye dönmesi) ambulans çağrılabilinir veya sakin bir şekilde en yakın sağlık kurumuna hasta araba ile götürülebilinir. Evde Hastanın ulaştırılması sırasında trafik kurallarına dikkat edilmelidir. Hastanın epilepsi tanısıyla ilgili şüphe varsa sakin bir şekilde hastanın yaptığı hareketleri videoya veya telefon kamerasına kaydetmek takipte tanıya çok yardımcı olacaktır.